‘’and the oscar goes to…’’ Nomadland: Ev Nedir?

 

  Hatırlanan şey ölmez. 



Ev sadece bir kelime midir? Yoksa içinde taşıdığın bir şey midir?


 

Nomadland, bir yol filmi, yoldakilerin filmi. 2021 Oscar Ödül Töreni’nde ‘’en iyi film’’ dalında adaylık kazanan filmin yönetmeni Chloe Zhao, başrol oyuncusu ise Frances McDormand.

 

Her şey Fern isimli karakterimizin işini, evini ve kocasını kaybetmesiyle başlıyor.  Minibüsünü bir karavana çeviriyor ve göçebe olarak yollara düşüyor. Bu yol boyunca kendisi gibi göçebe bir yaşam süren insanlarla tanışıyor, hikayelerini dinliyor hatta bazılarıyla yakın ilişkiler kuruyor. Bu hayat tarzını seçen tüm insanların tek ortak noktası ise kaybetmişlik ve yalnızlık. 

 

Hep derler, ev bulunduğunuz yer değil kalbinizin olduğu yerdir diye. Burada evden kastımız her zaman odaları, duvarları, kapısı falan olan bir yapı mı? Bence değil. İngilizce de bir ayrım vardır; home ve house arasında. İkisi de ‘’ev’’ anlamına gelir ama ‘’house’’ genellikle yapının temel alındığı cümlelerde kullanılır. ‘’Home’’ ise ev, yuva anlamında kullanılır. Burada bahsedilen kesinlikle home. 

 

Filmi izlerken bunu çok daha iyi anlıyorsunuz. Ev insanın kendini özgür hissettiği yerdir. Burası bazıları için yol.  Kabullenilmiş bir yalnızlık, özgür bir ruh doğuruyor. Fern, Linda, Teresa gibilerde bunu görüyorsunuz. Gitmek zorunda kalanlara, bu düzenin yaşamasına izin vermediği insanlara, yeni bir şey görmek isteyenlere, kaçanlara ve özgür ruhlara ait bir evdir yol. Yol, kaybettikleriniz ve kazandıklarınızdır. Anılar, izler bırakmak dolayısıyla hiç ölmemektir yol. Bazen kaçtıklarınıza rastlayıp geri dönmek, bazen ‘’sona’’ doğru sürmektir. Görmediğiniz yerler, bilmediğiniz hikayeler bütünüdür. Arkanızda bıraktıklarınızdır. Sadece bir macera değil mecbur bırakılmak, mücadele ve cesarettir. Hiç bilmediğiniz sularda yüzmek, gökyüzüne uzanan ağaçlarla dolu bir ormanda dolaşmak, kırlangıçların arasında uçuyormuş gibi hissetmek. ‘’Tamam, bunu gördüm ya şu an ölsem bile hiç sorun değil’’ dediğiniz anlar yaşamak…

Vedaların olmadığı yer. 

 

Filmin ben de çağrıştırdığı ‘’yol’’ böyle bir yer. Sanki bir hikaye değil de arabanın arka koltuğunda giderken kafanızı camdan yaslamış bir şekilde izlediğiniz yol gibi. Film için Ludovico Einaudi’nin yaptığı eşsiz müzikler bu havayı çok daha iyi veriyor. Karakterleri, hikayeleri, çekimleri ve müzikleriyle size yaşadığınızı hissettiren bir film Nomadland. 

 

Size veda etmiyorum, yolda görüşürüz. 

 





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Amortentia: nedir, ne işe yarar, nasıl yapılır?

Samhain: Son Hasat, Ölüler Diyarı ve Kehanet